BİR GÖZ BİR MEKAN, ÖĞRENCİMİZDEN MEKTUP VAR, OKUMANIZ ÜMİDİYLE...
BİR GÖZ BİR MEKAN
Öğrencimiz den mektup var. Okumanız ümidiyle...
BİR GÖZDEN BİR MEKÂN
Kulak tırmalayan alarm sesiyle gözlerimi açtım. Elimi zar zor telefonuma uzattım ve saatin altı olduğunu fark ettim. Uyku mahmurluğuyla hangi yılda olduğunu bile hatırlamayan ben, o sırada zihnime çakan şimşeklerle kendime geldim. Osman Ulubaş Kayseri Fen Lisesindeydim, ailemden uzaktaki bir yurttaydım, üzerine bugün okulun ilk günüydü.
Hemen yataktan kalkıp hazırlandım. Heyecanımı bastırmak için başka şeylerle uğraşmaya çalışıyordum. Bu okula ne ümitlerle gelmiştim. Bu okulun başarısı her yerde konuşuluyorken şu an o okulun çaprazındaki yurtta uyanmak apayrı bir histi.
Oda arkadaşlarımı bekledim, onlar da hazırlandıktan sonra kahvaltıya indik, ardından okula gittik. Çantalarımızı koymuş ne yapacağımızı bilemez bir şekilde etrafımıza bakınırken yapılan anonsla tören için okul bahçesinde toplanmamız gerektiğini öğrendik, heyecanla aşağı indik. Müdürümüz konuşma yapmaya başladığında düşüncelere dalmıştım. Saniyede bir kendime hatırlatıyordum. "Şu an Osman Ulubaş Kayseri Fen Lisesindesin. Bu okula gelmek için bir yılını verdin. Pandemi oldu, bak kaç ay geçti? Şimdi buradasın, o gelmek için çırpındığın yerde."
Müdürümüz konuşmasına devam ettikçe böyle bir okulda olduğum için şükretmem gereken daha çok şey olduğunu fark ettim. Törende ulusal ve uluslararası yapılan yarışma ya da projelerde dereceye giren öğrencilere ödüller verildi, öğrenciler coşkulu alkışlarla tebrik edildi. Kendimi onların arasında hayal ettim ve o gün söz verdim. Ben de okulumun bana sunduğu imkânları en iyi şekilde kullanarak büyük başarılar elde edeceğim.
Programda daha biz tanışamadan aramızdan ayrılan öğretmenlerle vedalaştı öğrenciler, gidenler de gönderenler de buruktu. O zaman anladım ki bu okulda tıpkı ailemdeki gibi sıcak ve samimi bir ortam beni bekliyor. Müdürümüzün yeni gelen dokuzlara yaptığı konuşmadan da bunu anlamak mümkündü.
Konuşmalar, vedalar, okul kütüğüne isimlerin çakılması, üniversite sınavında üçüncü olan ağabeyimizin nasihatleri derken bir ağızdan İstiklal Marşımızı okuduk ve sınıflara dağıldık.
O gün öğretmenlerimizle ve arkadaşlarımızla tanıştık. Çok samimi gelenler olduğu gibi itici gelen insanlarla da karşılaştık. Artık her ders insanların memleketlerini ve ismini söylemesiyle birbirimizi ezberlemiştik. İlk günümüz böyle geçti derken etütler yapıldığını öğrendik, ilk başta şikâyet ettik ama törendeki gurur tablolarını yaşamanın bedel ödemekten geçtiğinin bilinciyle saat beşte etüt sınıflarımızda çalışmalarımıza başladık.
Yurda geri döndüğümüzde arkadaşlarla iyice kaynaştık, günün değerlendirmesini yaptık, bu ortamı o kadar sevmiştim ki içimde zerre kadar pişmanlık yoktu. O akşam oda arkadaşlarımla saatlerce sohbet ettik.
(BİR AY SONRA)
"Kapa şunu!"
Arkadaşımın sesiyle gözlerimi açmadan ellerimle yatağı yoklayarak telefonumu buldum ve alarmı kapattım. Kalkmak istiyordum ama vücudum yatmak için diretiyordu. En sonunda yataktan kalktım, hazırlandım ve kahvaltıya indim. Bir yandan müzik dinlerken bir yandan çatalıma sıkıştırdığım zeytini ağzıma atmakla meşguldüm.
Kahvaltım bittikten sonra okula gittim. Sınıfa geldim, yoklama alındı. Daha okula başlayalı bir ay olmuştu lakin ben farkı hissedebiliyordum. Proje fikirleri düşünmeye başlanmış, olimpiyat sınıfları hazırlanmış, kulüplerimiz seçilmişti. Ben fizik olimpiyatında ve Genç Yazarlar Kulübündeydim. Proje fikri bulmak için de beyin fırtınası yapıyordum şu aralar.
Buranın beni değiştirdiğini hissediyordum. Başarılarıyla etrafa adını duyuran bu okulda kafayı sıraya koyup ders işleyerek bir yere varmaya çalışmak istemiyordum. Bulunduğum yer bana sağlayabildiği kadar imkânı sağlıyordu zaten. Yerimde saymak yerine ilerlemek, en büyük arzum buydu. Okuldaki her günüm bana ufuk açıcı fikirler aşılıyordu ve ben bunları değerlendirmek için can atıyordum.
Teknofest'ten tutun Erasmus'a kadar, aklınıza gelebilecek her türlü etkinlik bu okulda yapılıyor, yapılması için destek veriliyordu. Sadece ders alanında değil, spor alanında da iyiydi. Çoğu spor dalında birincilikleri vardı bu okulun. Sadece resim ve müziğe daha az zaman ayırıldığını düşünüyordum fakat bir yandan da zaten birçok yönden iyiyken bazı eksikliklerin de olabileceğinin farkındaydım.
Dersler ve konferanslarla geçen bir günün ardından yurda geri döndük, etüt için çantalarımızı hazırladık. Sonra ben çabucak çıktım, çünkü bugün fizik olimpiyatım vardı. Aslında tiyatro kulübünün de bugün toplantısı vardı fakat ben aynı anda on yerde olamazdım. Kendini planlamanın ne kadar önemli bir şey olduğunu yaşayarak öğreniyor, okulumun kişisel gelişim konusunda da katkılarını fark ediyordum.
Bu okula geldiğimden beri ders ve sosyal aktivite olarak hiç eksik bir şey görememiştim. Kendimi her yönden geliştirmeye çalışıyordum. Voleybola başlamıştım, önceden oynamış olduğumu sanmıyordum bile. Yabancı dillere önem veriyordum. Kitap okuyor, aynı zamanda yazıyordum. Müziği doyasıya seviyordum, çok da ilgimi çekiyordu. Burası gizli gizli yeteneklerimi ortaya çıkarıyor, farkında olduğum yeteneklerimi geliştirmem için beni teşvik ediyordu. İşte bu, okulun en sevdiğim yanıydı.
Zaman geçtikçe herkesi daha iyi tanıyordum. Ortama yavaş yavaş ayak uydurmuştum artık. Tavsiye almam gerekiyor dediğim insanlar, sadece öğretmenlerim değildi. Dokuzuncu sınıfta olmama rağmen ortama ayak uydurabilmemiz için bize destek olan o kadar çok kişi vardı ki etrafımda. Güvenlikten personele, memurumuzdan teknisyenine, hele üst sınıflardan öğrenciler yabancılık çekmememiz için ellerinden geleni yapıyorlardı. Açış programında izlediğim aile ortamını yaşamaya başlamıştım. Bazen olumsuzluklar da yaşanmıyor değildi elbette ama kurduğumuz dostluklarla birbirimize destek olup üstesinden geliyorduk. En büyük dertlerimizden biri de sınavlardan en iyi notları alarak derecelere koşmaktı.
Proje kapsamında yurtdışından ağırladığımız misafirlerle ikinci bir dil öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu, okulumun bu konuda da bana verdiği hizmetin değerini bir kere daha anladım. Okulumuzda faaliyete geçen münazara ve satranç kulüpleri, katıldığımız sempozyumlar, her geçen gün yeteneklerimizi keşfetmemiz ve geliştirmemiz için sunulan imkânlardandı. Burada mutlu ve buradan umutluydum. Başarılarımı kat kat arttırmak, dört sene sonunda iyi bir üniversite kazanarak vatanıma layık bir insan olmak arzusuyla Osman Ulubaş Kayseri Fen Liseli olmanın gururunu yaşıyordum.
Osman Ulubaş Kayseri Fen Lisesi
Nehir BÜYÜKDOĞAN
9/A sınıfı öğrencisi